Orta Avrupa’da Fotoğraf Yolculuğu; Prag
Olympus Yollarda başlığı altında yaptığımız fotoğraf yolculuklarında genelde Türkiye’nin coğrafi olarak doğusunda yer alan ülkelere seyahatler yapıyoruz algısı çok yaygın… Oysa ki ışığın ve fotoğrafın peşinde disiplinli bir şekilde koşturmaya devam ediyoruz. Bu amaçla farklı konu başlıklarında çekim yapabileceğimiz hemen her ülke ve şehir Olympus Yollarda rotasında yer alıyor. Bu nedenle İç Anadolu, Karadeniz, Doğu Anadolu gibi Türkiye’nin en fotoğrafik noktalarına da yolculuklar yapıyor; Etiyopya, Kenya, Küba, Meksika, Çekya gibi dünyanın farklı noktalarında fotoğraf peşinde koşturuyoruz…
Olympus Türkiye’nin dünyada bağlı olduğu ilk nokta Orta Avrupa’nın önemli kenti Prag’da yer alıyor. 2015 yılında Olympus Uluslararası Marka Elçisi olarak Prag’daki Olympus merkezinde bir fotoğraf sergisi açma şansım oldu. Bu vesileyle Vlatava Nehri kıyısında yer alan, özellikle mimari yapısıyla dikkat çeken, Kafka’nın şehri Prag’da fotoğraf çalışması yapma imkanı buldum.
Hazırlık:
Özellikle Nisan – Mayıs ve Eylül – Ekim aylarında yoğun bir turist akımıyla, sokakları meydanları tıklım tıklım dolan Prag’da mimari fotoğraf ağırlıklı çalışmalar yapmak mümkün. Tüm fotoğraf yolculuklarında yola çıkmadan yapacağımız hazırlıklarda çalışacağımız konular, çekim yapacağımız ortamlar, hava ve ışık durumu dikkat ettiğimiz başlıklar oluyor. Prag’da da mimari çekim ağırlıklı çalışacak olmak Olympus 9-18 mm ya da 7-14 mm gibi geniş açı bir zoom objektifi yanımıza almak anlamına geliyor. Kilise ve katedral içinde de çekim yapacağımızı düşünerek 2,8 diyaframa sahip 7-14 mm Pro Lens daha doğru bir tercih olabilir. Bu objektifle birlikte genel kullanım için 12-100 mm gibi bir genel kullanım objektifi de tüm konular için her zaman yanımda oluyor.
Charles Köprüsü’nde hem gündoğumunda hem de gece çekim yapacağımızı da düşünürsek bir tripodun da çantamızda yer alması çok yardımcı olacaktır. Bu gibi durumlar için Manfrotto’nun BeFree ya da Element serisi tripodları küçük ve sağlam yapılarıyla çok yardımcı oluyor.
Şehrin bir nehir kıyısında yer alması, zaman zaman uzun pozlama tekniği ile farklı görüntüler oluşturmaya yardımcı olacağı düşüncesiyle çantama B&W marka ND (yoğunluk) filtremi koymama da neden oluyor. Elbette polarize filtre neredeyse her yolculukta çantamda…
Bunların dışında fotoğraf yolculuklarında çantama yedek pil, şarj aleti, bol miktarda hafıza kartı ve çektiğim fotoğrafları yedeklemek için Lacie Rugged harici belleğimi de mutlaka koyuyorum.
Çekim Çalışmaları:
Gerek internette gerekse pek çok rehber yayında Prag’da gezilecek yerler hakkında bilgiler bulabilirsiniz. Old Town (Eski Kent) Meydanı, Charles Köprüsü ve Vlatava Nehri kıyısı, Katedral ve Kale Bölgesi, Dancing House (Dans Eden Binalar) ve çevresi… Ben sizlere bu bölgeleri ya da binaları anlatacak değilim, daha çok bu noktalarda çekim yaparken hangi değişkenleri kullanarak daha etkili sonuçlar elde edebilirsiniz ipuçları vermeye çalışacağım…
Elbette ilk iyaret edeceğiniz yer Old Town (Eski Kent) Meydanı olacaktır. Prag’ın kalbi ve en eski meydanı olarak bilinen bu noktaya geldiğinizde kalabalık sizi şaşırtmasın… Hemen her dönemde yoğun bir turist kalabalığı meydanı doldurmaktadır. Bu durum özellikle çevredeki yapıları fotoğraflamak isteyenler için zorlayıcı bir faktör olacaktır. Farklı bir çekim yüksekliği kullanmak, detay çekimlere yönelmek ve kalabalığı kadrajın içerisinde bir öge olarak kullanmak bu durumda bulunacak çözümler olabilir.
Kadrajınızda ön plana yerleştireceğiniz bir ana konu (örneğin sokak müzisyenleri) ve arka planda karakteristik binalar çalışacağınız ilk kadrajlardan olabilir. Elbette ışığın konularınızı aydınlatacak bir açıdan gelmesi, ön plandaki ana ögenin çevreden ayrılması ve fon olacak yapının başka ögelerle örtülmeyecek bir açıdan fotoğraflanması dikkat edeceğiniz noktalar olmalı…
Detay çekimlerde ise hemen her fotoğrafta olduğu gibi izleyen göze bir ilgi merkezi sunmak verilecek ilk karardır. Bu amaçla ben genelde ön plana izleyicinin dikkatini çekecek bir öge bulmaya özen gösteriyorum. Prag’da hemen her noktada bulacağını heykeller, arka planda kalan yapılarla birlikte güçlü kadrajlar oluşturabiliyor. Bu tarz çekimlerde ana konu yapacağınız heykelin arka plandaki yapının ya da başka ögelerin üstüne binmemesine mutlaka temiz bir fonda kalmasına özen göstermenizi öneririm.
Klasik çekim yüksekliklerini kullanmak birçok fotoğraf için sıradan görüş açılarının kaydedilmesine neden olacaktır. Bu nedenle kuşbakışı- yukarıdan ya da frog eye (kurbağa bakışı) – aşağıdan açıları kullanmayı seviyor ve öneriyorum. Özellikle aşağıdan yukarı doğru yapılan çekimlerde hem çektiğiniz yapıyı, mekanı olduğundan daha heybetli gösterme şansınız oluyor, hem de kullanacağınız objektif ile ön plana alacağınız konuları güçlü gösterme şansınız oluyor. Olympus makinelerde yer alan hareketli LCD ekran makinemizi istersek yere koyarak ve ekrandan görüntüyü izleyerek çekim yapma şansı veriyor ki bu farklı bakış açıları için önemli bir avantajdır.
Prag gibi Avrupa şehirlerinde neredeyse her bir köşe başında her bir meydanda gerek dini gerekse tarihi kişilere olaylara ait heykellerle karşılaşıyoruz. Bu heykeller de bizler için iyi bir fotoğraf çalışma başlığını oluşturuyorlar. Bu tarz konuları çalışırken genellikle aşağıdan yukarı doğru bir bakış açısı kullanarak temiz bir arka plan oluşturma şansı yakalıyoruz. Polarize filtreyle çalışmak da güçlü bir gökyüzü elde etmek için kaçınılmaz bir tercih oluyor. Polarize filtre kullandığımda güneşin konuya geliş açısına da dikkat ediyorum. İdeal olan çektiğimiz konuyla güneş arasında en az 90 derece açı olması, bu sayede polarize filtreyi etkili kullanabiliyorum. Olympus makinelerde bulunan ART MODE içerisindeki Dramatic Tone filtresinin siyah beyaz ve renkli kullanım alternatifleri de yapacağımız çekimlerde farklı atmosferler oluşturmaya imkan sağlıyor.
Prag’da mimari yapıların aynı sıra görselliği en çok arttıran ve güçlü atmosferler sağlamaya olanak veren en önemli öge de Vlatava Nehri’dir. Şehrin içinden geçen bu nehir hem kıyısındaki sosyal yaşam, hem de üzerindeki köprülerle günün her saati etkili fotoğraf çalışmaları yapma imkanı verir.
Nehri ve köprüleri ana konu haline getirmek için farklı bakış açılarını kullanmak önemlidir. Bu amaçla nehir kıyısından ön plana bazı ögeler yerleştirmek ve arka planda nehri, köprüleri, kenti kullanmak doğru tercihlerden biri olacaktır. Kıyı boyunca sık sık karşılaşacağınız parklarda suyun kenarına kadar inmeniz ve suda salınarak gezen kuğuları ön planda değerlendirerek çekimler yapmanız mümkündür.
Aynı şekilde nehirde çeşitli geziler yapan teknelerin de görselliği oldukça güçlüdür. Bu tekneleri kıyıdan fotoğraflayabileceğiniz gibi yüksek yapılara ya da şehrin yüksek noktalarına çıkarak genel görüntüleri de değerlendirebilirsiniz.
Prag kalesi içerisinde yer alan Aziz Vitus Katedrali de önemli gezi ve fotoğraf noktalarından biridir. Şehrin yüksek bir noktasında bulunan katedral hem dış çekim hem de iç mekan çekim için bir çok olanak verir. Dış mekan çekimlerinde 7 – 14 mm gibi bir geniş açıya sahip olmanız yapının tamamını kadraja sığdırmanız için çok yardımcı olacaktır.
Yapının içine girdiğinizde de pek çok kilise ve katedralde olduğu gibi etkileyici bir grafik – ışık ağıyla karşılaşacaksınız. Genelde bu tarz konularda sahip olduğum en geniş açılı objektifi kullanarak tam orta noktadan çekim yapmaya çalışıyorum ki hem tüm iç mekanı kadraja sığdırmak hem de deformasyona yol açmamak mümkün olsun… Aynı zamanda Olympus makinelerde bulunan HDR özelliğini de kullanarak farklı ışık değerlerine sahip alanların doğru görünmesini de sağlayabiliyorum.
Kaleden şehre doğru inişi genelde sokaklar, bahçeler ve tarihi yapılar arasından yürüyerek yapıyorum. Bu sayede hem şehrin genel atmosferini oluşturan görüntüleri kaydetme şansım oluyor, hem de farklı sürprizlerle karşılaşma şansım artıyor. Bahar ve yaz mevsimlerinde sık sık yeni evlenen çiftlerle ve oldukça yaygın olan gelin-damat fotoğrafçılarıyla karşılaşabiliyoruz… Kısa bir sohbet, istediğimiz bir izin bizim de birkaç fotoğraf çekmemize imkan veriyor.
Gezdiğimiz tüm şehirlerde yüksek noktalara çıktığımızda şehrin genel yapısını ve karakterini gösteren fotoğraflar için de çalışmalar yapıyoruz. Bu amaçla en güçlü kadrajları gören noktaları belirleyip, çevredeki gereksiz ögeleri temizleyen kadrajlarımızı yapıyor, diyaframı mümkün mertebe kısık bir değerde (11, 16 vb) tercih ederek çekimleri yapıyoruz. Bu sayede kadrajımızda yer alan her ögenin net çıkmasını sağlamış oluyoruz. Genel görüntülerde ışığın uygun olması durumunda kontrast ve renk kalitesini arttırmak adına polarize filtre kullanmaya da özen gösteriyoruz.
Yaptığımız tüm fotoğraf çalışmalarında temel kaygımız sıradan görüntülerin ötesinde, kendi fotoğrafik dünyamızı yansıtan, güçlü ve etkili çekimler gerçekleştirebilmektir. Bu amaçla teknik, biçim, içerik ve anlatım açısından tüm imkanlarımızı kullanmaya gayret ederiz. Sıradan ve herkes tarafından çekilebilecek görüntüler yerine fotoğrafik anlatım diline sahip, teknik ve biçim olarak etkileyici kadrajları kovalarız. Bu amaçla zaman zaman makinelerimizin, objektiflerimizin bize sağladığı imkanlardan da yararlanırız. Özellikle ışığın fotoğraf çalışmaya az imkan verdiği difüz ışık koşullarında renklerin güçlü oluşmaması, gölgelerin ortaya çıkmaması görsel etkisi zayıf fotoğraflara sebep olabilir.
İşte bu koşullarda Olympus makinelerin tüm modellerinde bulunan ve JPEG dosyaları etkileyen ART MODE, uyguladığı farklı filtre efektleriyle, normalden daha etkileyici sonuçlar almamıza yardımcı oluyor. Ben kişisel olarak ART MODE tercihimde DRAMATIC TONE seçeneğini kullanıyorum.
Prag’ın gerek sosyal yaşam gerekse fotoğrafik anlamda en keyifli zamanlarından biri de elbette akşam ve gece saatleridir. Sosyal yaşamı bir yana koyarsak özellikle gece çekimlerinde pek çok fırsatı değerlendirebileceğiniz imkanlar bulacağınız bir kenttir. İlk yapılacak çalışmalardan biri elbette şehrin genel görüntüsünün çekilmesidir. Bunun için yüksek bir noktaya çıkmak ve Vlatava nehri, Charles Köprüsü ve şehrin önemli birkaç yapısının görüneceği bir nokta bulmak gerekir. Makineyi tripoda sabitledikten sonra genel ışık ölçümüyle, diyaframı da 8 olarak seçmek gerekir. Beyaz Ayarını günışığı olarak seçmek yapay ışık kaynaklarının renk etkisinin de fotoğrafa atmosfer katmasını sağlamak için doğru bir tercih olacaktır.
Diğer gece çekimleri için önereceğim çalışmalar da meydanlar ve heykeller ile Prag’ın dar sokakları olacaktır. Meydanlarda bulunan heykeller çevre binalardan farklı bir aydınlatma koşuluyla ışık alacağı için güçlü ilgi merkezi olacaktır. Çevredeki yapılarda ortam ışığıyla aydınlanacağı için kentin güçlü simgelerinin fotoğraflanması mümkündür. Genel görüntülerdeki çekim ipuçlarını kullanmak mümkün olduğu gibi yüksek ISO ve açık diyafram ile çekim de denenebilir.
Sokaklarda yürürken tripod kurmak, kadrajı ayarlamak ve çekimi gerçekleştirmek oldukça zordur. Bu nedenle aktüel gece çekimi diyebileceğimiz bir tarzda çekim yapmak daha kolay olacaktır. Bu amaçla çekim yaparken 2,8 gibi açık bir diyafram değerine sahip bir objektif kullanmak iyi bir tercihtir. ISO değerini 1600 – 3200 gibi bir değerde kullanmak enstantane için de yardımcı olacaktır. Dijital fotoğraf dünyasının önemli bir kaynağı olan www.dpreview.com sitesinde yapılan yüksek ISO testlerinde Micro Four Thirds sensöre sahip Olympus makinelerin full frame makineler kadar iyi yüksek ISO performansı gösterdiklerine işaret ediyor. Ayrıca Olympus makinelerde bulunan 5 eksenli sarsıntı engelleyici sistem ile düşük enstantane değerleriyle de çekim yapabilmek büyük bir avantaj olarak değerlendirdiğim bir imkan.
Çekim sonrası
Bu yazımı çekim sonrası için birkaç ipucuyla tamamlamak istiyorum. Genelde fotoğraf yolculuklarında 32 GB gibi kapasitelere sahip kartlar kullanıyorum. Bu kartlara JPEG + RAW format çekim yaptığımda yaklaşık 1100 kadar fotoğraf çekebiliyorum. Ortalama 2 günde bir kartım doluyor ve yeni bir karta geçiyorum. Kartım dolduğunda kutusuna koyup kaldırıyorum, ama daha önce mutlaka yanımda bulunan Lacie Rugged’a aktarma yaparak fotoğraflarımı garantiye alıyorum.
İstanbul’da ofisime döndüğüm zaman fotoğraflarımı arşivimdeki yerlerine aktarıp bir yedek daha oluşturuyorum. Fotoğraf arşivi biz fotoğrafçılar için en önemli konu. Çektiğimiz fotoğrafları daha sonra kullanabilmemizin ilk adımı doğru bir arşiv oluşturmaktan geçiyor. Ben arşivimi yıl / ay / tarih / konu başlıklarında klasörler oluşturarak saklıyorum. Daha sonra her bir fotoğrafın kullanılacağı alana göre (baskı, yayın, kitap, ders, gösteri, sunum vb) gibi sınıflandırılması, seçilmesi ve gerekirse işlenmesi geliyor.
Bu çalışmalarla birlikte makine – objektif setlerimi de temizleterek bir sonraki çekim için hazır olmalarını sağlıyorum.
Fotoğraf dolu günler dileklerimle…